İstemeye istemeye…

16 Temmuz 2008

1998’de ilk köpeğim Rott’u kaybettikten sonra sanıyordum ki onun üzerine bir daha köpek sevemem, bakamam. Ama 2002’de ofiste bir arkadaşım, tanıdıklarının hamile olduğunu ve doğum yaklaştığı için cocker cinsi köpeklerini mecburen veterinerine bırakacaklarını ama bakmak isteyen birini bulurlarsa o kişiye verip ev ortamında bulunmasını istediklerini anlatırken “acaba” diye düşündüm. Daha cocker cinsi nasıl bir cinstir onu bile bilmiyorken akşamına aile ile randevulaşıp gittim evlerine. Dina – ilk görüşte çok tipsiz göründü gözüme, yeni traş olmuştu ve çok ürkek bakıyordu. Evin 9-10 yaşlarında büyük oğlu da onun en yakın arkadaşını elinden alacağımı düşündüğü için ağlamaklı bakıyordu salondaki köşeden. Çok rahatsız olmuştum. Hem iyilik yapmaya çalışıp bir köpeği sokaktan kurtarıyordum, hem de ağlamaklı gözlerle bana bakan, içten içe alma diye yalvaran bir çift bakışa maruz kalıyordum. Anne kararlıydı. Oğluna “biz sana kardeş istiyor musun? diye sorduk. Evet, dedin. Ama kardeş gelirse Dina’yı göndeririz dedik, razı oldun. Şimdi neden? vsvs..” diye konuşurken o küçücük çocuğun duygularını çok çok iyi anlıyordum. O daha kardeşiyle köpeği arasındaki farkın muhakemesini yapacak yaşta değildi ki? O akşam çıktığımda aileye bir şey söylememiş olsam da karar vermiştim aslında. Alacaktım Dina’yı. Ertesi gün gidip aldım, evde kimse yoktu, evin yardımcısı kapıyı açtı, Dina’nın suluğunu, mama kabını ve sevdiği birkaç oyuncağını verdi. Evin oğluna bu ayrılık sahnesini yaşatmamak için dışarı çıkarmışlardı. O günden sonra Dina bizim evin neşesi, hayat kaynağı oldu. Özellikle ben evlendikten sonra babama arkadaş oldu. Babam “bir evden aynı anda 2 kız alınmaz” diyerek itiraz etti Dina’yı almama.

Lâl’e hamile kaldığımda, hiç şüphe etmedim Dina’yla bebeğin anlaşamamasından, Dina’nın onu kıskanmasından. İlk günden itibaren Dina’yı yanıma alıp, karnımda bir bebek olduğunu Dina’yı çok sevdiğimizi, ama bebek gelince Dina’nın kıskanmaması gerektiğini her fırsatta anlattım. Hep dinledi, biliyorum anladı da beni/bizi.

Lâl doğunca da, çok kontrollü olarak herkesin yardımıyla Dina’yı Lâl’e alıştırmaya çalıştık. Lâl biraz hareketlenince hep üstüne üstüne gitti Dina’nın, bıraksak kulağını çekiştirecek, sırtına çıkıp tepinecek. Zavallı Dina’ysa hep ürktü Lâl’den, belki de zarar vermemek için hep geri çekti kendini. Hiç tepki vermedi Lâl’e. Ya da kıskandı içten içe, bilemiyorum?

Bense Lâl’i kendim gibi çok geç yaşlara kadar köpekten korkarak yetişmesi yerine ona hayvan sevgisini öğretebilme şansım olduğu için ne kadar şanslı olduğumu şu dakikaya kadar idrak edememişim. Yeni anladım.

Şimdi ben bunları niye yazıyorum diyorsanız… Hani o küçük çocuk vardı ya, kardeşi olacak diye sevinsin mi, köpeğini alacaklar diye üzülsün mü bilemeyen. İşte bugün ben, o oldum. Bir hafta önce annem sağlık sorunları nedeniyle Dina’ya bakamayacağını ilk sahiplerini bulursak vermek istediğini söyledi telefonda. Bulamıyorsak peki dedim? Sessizlik. Biraz önce tekrar aradı, bir haber var mı diye. Yok… Yine sessizlik…

Bir haftadır Dina’nın eski sahiplerini bulamıyoruz, keşke alabilecek olsalar da o zamanlar küçük bir çocuk, şimdilerde tahminimce delikanlılığa aday olan o çocuğa geri verebilsem Dina’yı. İstemeye istemeye…


3 yorum:

Teyzen,  23 Temmuz 2008 15:00  

Bu yazıyı ilk okuduğum andan itibaren üzüntüden kafamı toparlayamadım geri kalan günümde. Evet böyle bir şikayet vardı annem tarafından ama yazıyı okuyunca (sen de çok güzel yazmışsın ablacım) gözyaşlarıma hakim olamadım. Lal'in Dinnoşla beraber büyümesini çok istiyorum. Umarım annem fikrinden vazgeçer de Dina bizimle kalmaya devam eder. Bu arada Dina'yı ne kadar sevdiğimi bir kez daha anlamış oldum...

gökşen 23 Temmuz 2008 15:40  

sanem'cim annem de okudu mu acaba? kadıncağıza da eziyet ediyoruz gibi geliyor ama ???

ksbmxecdrk 5 Ekim 2008 01:56  

, [url=http://rxqudtkjejcf.com/]rxqudtkjejcf[/url], [link=http://zqdgfqbkfjyz.com/]zqdgfqbkfjyz[/link], http://epiptssdgdnb.com/

Yorum Gönder