1,5

23 Ekim 2008

Hayatımızdaki birbuçuklar ve anlamları

1,5 porsiyon iskender döner.

hmmm... Ne zamandır yemiyoruz. Gündeme getirmeli...


1,5 saat kuaförde geçirilen zaman.
Haftasonları genel yıkama-yağlama, 33.000 km. bakımı : )


1,5 ölçü su.

Pilav pişirirken 1’e 1,5 eklenen kaynamış su miktarı
Her hafta mutlaka. Lalocan çok seviyor. Şehriyelisi, nohutlusu, sebzelisi, etlisi...


1,5 bardak un.

En sevdiğim havuçlu keki yaparken kullandığım un miktarı. Zira kulak memesi kıvamını tutturmak için buradaki buçuk ölçüsü çok önemlidir.


1,5 şişe şarap.

Kankamla bir oturuşta laflarken içtiğimiz şarap miktarı. İlk şişe bittikten sonra diyalog genelde şöyle geçer.
- Kankacım açıym mı bi şişe daha?
- hmmm... aç. içeriz herhalde?!
- İçimi de yumuşakmış di mi? iyi gitti.
- Evet evet. Aç sen, içeriz.


Araya giren hamilelik ve doğum süreci dolayısıyla formdan düştüğümden genelde 1,5 şişede kalıyoruz. Yine de kocamın “Sue Allen ve Cahide(Sonku)” benzetmelerine maruz kalabiliyoruz.


1,5 saat trafik .
Sabah işe gelebilmek, akşam eve dönebilmek için harcadığım tek yönlü zaman.


1,5 YTL.

Bugünlerde ekonomiden anlayan/anlamayan herkesin müşterek dileği.
1 USD = 1,5 YTL olmalı.


BUGÜN BİRBUÇUK! ve anlamı

Bugün 23 Ekim 2008

Ayşe Lâl 1,5 yaşında.

Sadece 1 sene ve 6 aydır. Veya sadece 18 aydır. Bizimle...

Ama asırlar gibi. Sanki hep varmış gibi.

O yokken neler yaparmışız hatırlamaz gibi.

Birbuçukuncu yaşın kutlu olsun bebeğim. Hayatındaki tüm sıkıntılar elindeki oyuncağın gibi sabun köpüğünden olsun.

Read more...

Uluslararası arkadaşlık ödülü

22 Ekim 2008


Sevgili Bernacan'a ödülümüz için teşekkürler...

Read more...

Seyirlik :)

15 Ekim 2008


 




Yazdan kalma sıcak bir günden sıcak bir hatıra...

Read more...

Çöp şiş böyle yenir!

13 Ekim 2008


Çorba ve köftesini ısrarla yemek istemeyen Lâl gözünü yan masadaki adamcağızın yediğine diker. Bununla da kalmaz yan masanın tabağını gösterek maaam maaam diye ağlayıp huysuzlanmaya başlar. Adamcağız yanlış anlamazsak çöp şişlerinden birini verebileceğini söyler. Baba, kibarca reddeder. Anne utanır açıklama yapmaya çalışır. "Çok küçük çöp şiş yiyemez diye köfte söyledik ama sizin yemeğiniz ona ilginç geldi herhalde, yiyeceğinden değil" falan gibi açıklamalar yapar.

Lâl kararlıdır. Vazgeçmez. Adamın masanına doğru mama sandalyesinden sarkmaya başlar. Anne-baba ne yapacaklarını şaşırlar. Adamcağız bir defa daha teklif eder. Utana sıkıla alırlar çöp şişi. Usta bir çöp şiş yiyicisi gibi iki ucundan itinayla kavrar şişi ve kemirmeye başlar. Anne-baba şaşkın, mahçup : )

Read more...

7 Ekim 2008


Bu kareye dünden beri bakıyor ama düşüncelerimi ifade edecek sözcükleri bir araya getiremiyordum. Öyle ya bu iki minnoşu bir zamanlar kucağımızda tutarken bile incinir mi diye gözümüzden sakınıyorken; şimdi böyle iki koca kız arkadaş gibi sarmaş dolaş olmaları bana çok şey ifade ediyor. Sanırım söylemek istediğim ve gönülden dilediğim şey şu: ömür boyu hep birbirinizin destekçisi, arkadaşı, kardeşi olun... birbirinize hep böyle sevgiyle sarılın...

Read more...

Şeker bayramı…

3 Ekim 2008

“...yeni kıyafetlerin giyilmesi, sabah erkenden ailelerin toplanması, büyüklerin ziyaret edilmesi, uzaktakilerin aranması, küçüklerin el öpmesi, kolalı mendillerde verilen harçlıklar...”

Çocuğum bayramları böyle yaşasın istiyorum.

Ben hiç böyle yaşamadım bayramları... Çünkü akrabalarımızdan ve aile büyüklerimizden uzaktayız. Çekirdek aile olarak 10-15 dk. içinde bayramlaşılan, kızların babalarına kahve pişirmesi ve çikolata ile tadlanıp sonlanan kısa metrajlı bayramlarımız oldu bizim. Biz bize yettik ama hep hayal ettik uzaktaki akrabaları, kahkahalarını...
Belki bu özlemi kızımda yaşatmak için, belki çocukluğumda hayal meyal hatırladığım tadları anımsamak için... Çocuğum bayramları böyle yaşasın istiyorum...

Bayramdan birkaç hafta önce babaannesi Lâl’e el öpmeyi öğretti. Uygulamada hatalar oldu tabii ki... Şöyle ki; Lâl öp bakalım dedenin elini diyince yeni bir şey öğrenmenin verdiği heyecanla dedesinin elini canhıraş kapıyor, öpmeden direk başına götürülüyor. Alnına falan da değil, direk kafasının tepesine koyuyor elini... işte bizim bayram eğlencemiz bu oldu. Ben bile böbürlene böbürlene sırtımı arkaya yaslayarak "Lâl’cim öp kızım elimi" diyorum, sonrası gülmekten yerlerde sürünen bir anne :)

Kısa kısa bayram notlarımız...

Bayram I. - Lâl büyüklerini ziyarette















Kafasındaki mor assolist tokası hakkında bilgi: geçtiğimiz hafta dedesi ile markete gitmişlerdi. Dönüşte uğradıkları ıncık boncukçuda eline bu tokayı almış ve bırakmak istememiş. Dede de almaya mecbur kalmış. Sadece almakla kalsalar iyi. Tutturmuş bunu tak diye. Eve kadar kafasında bu tokayla yürümüşler ve zavallı babam sokaktaki insanların tuhaf bakışlarına ve gülüşmelerine maruz kalmış. O gün bugün favori aksesuarı tokası. Kız işte... ama kokoş bir kız... Hüner Coşkuner'in alt kadrosu : )

Bayram II. - Lâl Oyuncak Müzesi'nde
Oyun Grubu’nun Oyuncak Müzesi’ni ziyaretinden beri aklımda gitmek vardı. Herkesin mutlaka en azından bir defa gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Unuttuğumuz yüzlerce oyuncakla karşılaştık. Pompasına bastıkça trompet çalan kulağı küpeli zenci kızı görünce babaannemlerin Ankarada’ki evinin kokusu geldi burnuma. Hatıraların da kokusu oluyormuş meğer...





















Bayram III. - Lâl Bahçelievler Çocuk Yurdu’nda
Aslında niyetimiz Kasımpaşa Çocuk Yuva’sına gitmekti. Fakat Kasımpaşa tadilatta olduğundan ve çocukların bir bölümünü bayram gezmesine götürüldükleri için çocuklarla görüşemedik. Ancak yurt müdür yardımcısından genel ihtiyaçlarla ilgili bilgi aldık.
Buradan Bahçelievler Çocuk Yurdu’na geçtik. Yarım saat kadar görüşmemize izin verildi. Bu yarım saat içinde neler hissettiğimi yazamayacağım sanırım. Her şeye şükretmemiz gerektiğini bir kere daha idrak ettik...

Günün yorgunluğu teyze ve eniştenin hazırladığı ziyafetle tamamlandı...





Read more...