Gittik biz!

19 Haziran 2009

Nerede miyiz? Bir tık : )

Read more...

Yeniden

10 Haziran 2009

Gökşen hanim nasil diyeceğimi bilemedim
Söyle söyle rahat ol Yıldız. Ne zaman gidiyorsun?
Cumartesi
biiiiiiiippp

Bünye alıştı her yazı böyle geçirmeye.

Hatta annemlere taşınırken yanımda götüreceğim bavul hıncahınç dolmadı diye mutlu bile oldum. İyi ki yaz dedim, eşyalar çok yer tutmuyor.

Gülmeyin, önemli bir şey benim için; kış olsa mesela paltosu var, çizmesi var, hırkası var, şapkası var, beresi var… Bir de tüm bunların versiyonları var elbet, iş hayatından sebep.

Tecrübenin getirdiği rahatlık Lâl’in de biraz olsun büyüyüp derdini anlatabilmesiyle birleşince uyukumu kaçıracak bir durum yok sanki.

Ya da bunu konuşmak için erken mi acaba? Sabah pörtlemiş gözler ve kafamda soru baloncuklarıyla uyanır mıyım acaba? Göriciiiiz!??

Read more...

Yağmur

5 Haziran 2009

bir şehri


tam kalbinden


 beyninden


vurup gitmek


var aklımda


bir yağmur


çok uzaklardan


çağırıyor


gelirsen


severim diyor.


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

sabahtan beri dilimde bu şarkı


öğlen ışıl ışıl güneşin altında bir yemek



ofise dönünce bardaktan boşalırcasına yağan yağmur

 “secret” bu mu?


 çağırdıklarım gelir mi?


 dinlemek için bir tık.

Read more...

Kendine kendine : )

4 Haziran 2009

Kendisine gelen hediye paketini açar ve üzerine tutar.
[Hmmm güselmiiiş.... beyendiim... gule gule giyim ben]

Teyzesini ziyaretimizin ardından kapıda herkese el sallar
[Hoççakalııın, gule guleeee...  yine geliym ben]

Read more...

Gezi notları

2 Haziran 2009

Hepi topu 1.5 gün süren Beypazarı gezimize bunları da sığdırdık...

Ananne evinden geriye kalan...


Dayı evinden notlar...
Baby tv dışında, gerçek dünyada inek görmek Lâl’i çok heyecanlandırdı, hala durup durup mööö’lüyor : )

Kuzenimin oğlu Emir, Lâl’le ilk karşılaşmalarında öpmek istedi. Henüz alıştırma turunu atlatmayan Lâl’in üzerinde bu davranış panik yarattı. Öyle ki; bazı geceler sayıklıyor [Emmiiy şakın öpmee – işaret parmağını iki yana sallayarak-]

Lâl ilk defa meyvayı dalından kopararak yedi. Resimli kitaplar dışında ağacın meyva veriyor olmasına şaşırmış olsa gerek ki, inana kadar birer ısırık alıp kalanını bana vermek suretiyle bütün bir ağaçtaki erik ve çağlayı kemirdi.

Çocukluğumuzda İsmet Amca’dan yediğimiz güveç lezzetinden birşey kaybetmemiş, yine güveç çömleğinin dibini gördük : )

Geceden notlar...

Bağ evinde sazlı-sözlü, kimi zaman gözü nemli olduk.

Gelenekleri tanıtmak için yapılan temsili kına gecesine eşlik ettik. Uçan da kuşlara haber ettik ben annemi özledim dedik.


Bağevi işletmecisinin babası 82 yaşındaki Mehmet dedenin yöresel oyunlarını tanıtmak için hala masa masa oynamasına hayret ettik. Ellerinden öperiz dedik. Yine de öptürmem elimden de sizin yaşınıza inerim ben demesine güldük geçtik.

Yedik, içtik, güldük, söyledik… bu da bize yetti demedik. Kalan birkaç masaya şimdi sıra bizim eğlencemizi anlatmakta dedik. Gitarını tıngırdatan Serkan’ı sahneye davet ettirdik. Bezginiz üstelik adamakıllı sarhoşuz dedik, gesi bağlarında yitirdiklerimizi söyledik, yeter ki ıslak ıslak bakma öyle dedik… İlk defa o gece karşılaştığımız insanların kalplerine dokunduk… Ağladık ve ağlattık.

Kültür turumuz
Tarihi Beypazarı evlerini ve müzesini gezmeden dönmeyiz dedik. Gümüşçülerde kendimizden geçtik, lâl taşıyla süslendik : )


Dönüş
Bu kadar neşeli geçirilen saatlerin bir bedeli olmalıydı mutlaka, oldu da : )
Lâl, önce Emir’lerin arabasıyla gitmek için, sonra araba koltuğuna oturmamak için, sonra önümüzde seyreden Serkan’ın arabasına geçmek için, sonra anannesini yanına istediği için, dağ yollarında sözüne kanıp annanneyi bizim arabamıza transfer etmemize rağmen mutlu olamadığı için ve daha hatırlayamadığım bir dolu sebepten yaklaşık 3 saatini ağlayarak geçirdi.
İşte son saatlerimizin özeti, iki resim arasındaki sonsuz farkı bulun lütfen :)


  


Read more...