Bir anlaşma yapsak?

29 Haziran 2010

Bu sabah ilk defa Lâl’den iki tane olduğunu hayal ettim. Aslında ilk defa demek yanlış olur.

Tabii ki daha önce de hayal ettim, ama hep zor anlarda kendime moral bulmak için gözümde canlandırdığım anlardı bunlar.

İki çocukla parka gitmek, iki çocuğa yemek yedirmek, iki çocuğu yıkamak, iki çocuğa masal okumak; biri pinokyo ister öbürü hansel’le gratel mesela… biri ak dese öbürü kara der. İşte bu zamanlarda hep içimden “better mı? beter mi” diye sordum kendime.

“Better” gökşen, sakin ol, derin bir nefes…

Bu sabah, kullandığım ilacın yan etkisi nedeniyle hallüsinasyon görmediysem, bir an yatağında iki çocuk var olduğunu gördüm resmen…

Lâl, abla.

Park yatağının fermuarlı kapısını cırt curt açarken sanki yanında bir arkadaşı/kardeşi vardı. Bıdır bıdır birşeyler anlatıyordu ona.

Oysaki bir gece önce beni zorla o fermuarlı kapıdan geçirip yatağına yatırmıştı. Lâl anne, ben bebek olmuştum.

[Bebeyim ben sana hemen süt getiyiyoyum, alaama sakın] diye odadan çıkarken nasıl da telaşlıydı…
[Annecim gitme korkuyorum] diye seslendim arkasından…
[Yütfen bebeyim biyaz sabyet, hemen ısıtıp geliyoyum tamam mı?]

O beni arkadaşı sanıyor. Çünkü ne sık sık görüşebildiği bir arkadaşı var, ne kardeşi…

Evin içinde kovalamaca anneyle oynanır, oyuncak mutfağında anneyle kek yapılır, minderlerin üzerinde anneyle zıplanır, anneyle puzzle yapılır, bebeklerin kıyafetleri anneyle beraber değiştirilir…

Tam da beni arkadaşı sanmasından hayıflanıp, kafamda evimize en yakın kreşleri düşünüyorken…

Bu sabah sanki bir kardeşi varmış gibi yanında biriyle konuşması bir işaret olabilir mi?

Peki, ben bu işareti değerlendireceğimi söylesem….

Ancak bir anlaşma yapsak?

Modelinin +2 yaş olması mümkün olur mu? Beni anlayan olur mu?

Read more...

Çok gizli bişey

28 Haziran 2010

Lâl: Annejim kulaana gizli bişey söyleyebiliy miyim?
Anne: hmm çok merak ettim Lâl'cim nedir acaba?
Lâl: Annejim sen bugün jıvıl jıvılsın biliyoyoy musun?

R e n g â r e n k bir hafta için bi tık :-)

Read more...

Daha Onyedi...

22 Haziran 2010

O güne dair yazacak çok şeyim vardı.

“Babajım biz bi takımız” diyerek babacığına kur yapan… esasen minicik bünyesinin altında ayrılmazlık temennisi barındıran kızım…

Bugün kelimelerim asılı kaldı. Belki sonra…

Zihnimde o anne… Al yanaklım diye uğurlarken oğlunu, sessiz…

Ve bu sabah… Henüz onyedisinde bir kız çocuğu.

Kimbilir ne telaşla çıktı evinden…

Belki uyanamamıştı, kahvaltı yapamamıştı. Servisi kaçırmaması için belki annesi sandviç hazırlamıştı.

Yolda yesin diye.

Kaçırmamak için alelacale koşturduğu servis ….

Şehrin ortasında...

Anne-baba şimdi kim bilir ne halde?

Düşünmeden edemiyorum… O kızın annesini ve diğer tüm anneleri düşünmeden edemiyorum.

Allahım aklımı ve kızımı koru.

Takımımızı bozma.

Read more...

Bir cumartesiden başka ne beklenir ki?

13 Haziran 2010

Bir termos, pötikare bir masa örtüsü ve mahalle fırınımızdan alınan sıcacık simitle başladık bu sabaha… Hadi dedik anneanneye, teyzeye… Oksijenimiz bol olsun bu hafta sonu dedik.



E bizim bücür yirmi günlüktü Polenezköy’de ilk pikniğini yaptığında, paşam alışmasın mıydı? Paşa dediğime bakmayın siz yine de…

Lâl bugün onu“Cevizim benim” diye sevdi.

Kız çocuklarına fıstık diye seslenilmesini garipsemediğimize göre Saner’de pekala Ceviz olabilirdi.


Yedik içtik, anneanneyle koştuk, teyzeyle zıpladık, anneyle çimlerde yuvarlandık. Ah bir de koştururken lisedeki matematik hocama rastlamayım mı? Dikkat ettim de hayat en fazla da bu sene eski tanıdıkları karşıma çıkarıyor. Her karşılaşma sonrası yılları hesap edeyim diye. Yaptım hesabımı yine ama iki elimin parmakları yetmeyince de pek bozuldum bu işe. Hiç değişmemişsin dedi bana ayrılırken… Gözlerimdeki “bir teselli ver” manalı bakışları okumuş olsa gerek, e tecrübeli ne de olsa sınav kağıdı okumaktan sebep.


Şimdi o karşımda artık sığmakta zorlandığı bebeklik yatağının içinde tavşanına gününü nasıl geçirdiğini anlatıyor. Cümleleri yarım, gözleri ha kapandı ha kapanacak. Onun gözüyle ve onun diliyle bugünün hikayesi şöyle:

Tavşanjık biliyoy musun bugün ben oymana gittim. Oymanda yavyu biy sinjap vaydı… veee alııyoydu… Küçük sinjap yeden alıyoysun diye soydum… meyeysem sinjap çok acıkmış. Ona simit veydim, su veydim. Vee biyden bi timsak geldi oyaya. Saney daha bebek o şok koykay timsaktan. Koykma saney ben seni koyuyjam…. Sincap biydeeen ağaca tıymandı… ama ben daha tıymanamam ki… düşebiliyim… biyden ayaaam kayabiliy… sonna doktoya gidebiliyiiz… anneannem şok üzülebiliiiiyy…. Annejim sıytımı kaşıy mısın yütfen?

Read more...

Bir sorum olacaktı?

11 Haziran 2010

Şarküteri yok denecek kadar az --> Pazardan pazara, sadece kahvaltıda

Kızartma yasak --> Neredeyse hiç yemeyiz

Fast food yasak --> Aaa doktor bey siz beni ne sandınız? Elbette ki whooperları hüpletmiyoruz.

Kırmızı et ölçülü ve haşlanarak yenecek --> Sadece ızgara yapıyoruz. Mangal falan işte.

Yasaklılar listesi uzayacaktı…

Taa ki bizim bücür “ama benim dedem bayyamolunda mangal yakacak bana, sujuk yapacak tamam mııığğ” diyip de doktoru kendine getirtene kadar.

Gelişme dönemindeymiş. Zaten kan sayımı da düşük çıkmış. Herşeyden yiyecekmiş ve kontrollü beslenecekmiş.

Peki, sorarım size doktor!

Bütün bunlara zaten doğaçlama uyum sağlarken bu kolesterol neden üst seviyede çıktı hııı?

Şimdi ben nasıl bir beslenme programı çıkartmalıyım?

Read more...

5 Haziran 2010

Ne zaman iki kadeh içsem höyküresim geliyor.
Kime?
İşte o en sevdiğime/sevdiklerimden birine.
Bunu okuyanlar buradan saptırılmış bir anlam çıkarabilir mi?
Çıkarabilir.
Kimin umurunda.
O şarkı çalmasaydı belki rolantide kalacaktım.
Ama çaldı.
Biz salyongoza bakmaya gittik.
O mahmur beste çaldı, biz ağlaştık.

Read more...

Saner'le Lâl-i haller

3 Haziran 2010

Lâl pişman
Lâl: Annejim saney yemek yiyemez dimi?
Anne: Yiyemez, o daha çok küçük. Saner sadece süt içebilir.
Lâl: Annejim senin buyanda süt vay mı?
Anne: !! hmm yok Lâl’cim. Sen bebekken içtin. Hem dişlerin çıktı büyüdün sen artık, yemek yiyebilirsin.
Lâl: Sütün bitti mi şimdi annejim?
Anne: Evet tatlım.
Lâl: Annejim keşke hepsini içmeseydim.


Lâl kıskanç
Anne: Lâl’cim bugün neden Saner’in kapısını üzerine kilitledin?
Lâl: Ikk mııkkk
Anne: Ama Lâl’cim o daha bebek. Acıktığını söylemiyor, parka gitmek istediğini söylemiyor. Bu yüzden biraz daha bakıma ihtiyacı var. Sen de öyleydin bebekken hatırlıyor musun?
Lâl: Annejim sen bilmiyoysun. Ben Saneyi hıysızlaydan, canavaylaydan koyumak için kitledim yaaa.
Anne: !!?


Lâl çocuk
Anne: Evet küçük hanım, nereniz ağrıyordu gösterebilir misiniz?
Lâl: Benim ateşim çıktı, biyas da öksüyüyoyum.
Saner’den dışses: ıngaaaa uvavavaaa
Anne: Aaa Saner ağlıyor Lâl’cim, bir gidip bakalım ne olmuş acaba?
Lâl: Anne duy, çok kakam geldi. Çabuk. Ay altıma yapıcam anne göymüyoy musun?
Anne: !!?

Lâl abla
Lâl: annecim ben aytık büyüdüm dimi?
Anne: Evet tatlım, tabii ki büyüdün.
Lâl: Ama Saney daha bebek.
Anne: hmm evet o daha bebek.
Lâl: Annejim o zaman ben Saney’i araba koltuğuna oturtucam ve vıııın diye gidicem.
Anne: hmm ama o kadar da büyümedin sen.
Lâl: Büyüdüm anne büyüdüm. Ben ablasıyım onun tamam mı anne?
Anne: !!?

Read more...

Peki ama neyim ben?

1 Haziran 2010

Geçen pazar babasıyla balkon yıkadıktan sonra...

Baba: Hadi annenden paspas iste de kurulayalım şuraları ayağın kaymasın.

Lâl: Anneeee bize paspas lasım.

Anne: Ama bizim paspasımız yok ki. Hava güzel nasılsa kurur. Babana böyle söylersin tamam mı kızım?

Lâl: [Erzak odasının kapısını hışımla açarak] Anne sen saf mısın? Görmüyor musun, işte burda paspas!

Anne: hııı !!?

Read more...