Zor günler ve zor bir gece…

28 Temmuz 2008

Hayatımızda her zaman kahkahalar, gülücükler olmuyor tabii. Zor bir haftayı geride bıraktık. Sıkıntılarımızı Lâl’e hissettirmeme gayretimiz ne kadar başarılı oldu, onun dünyasında sıkıntılarımızı ne ölçüde bertaraf edebildik bilmiyorum? Neyse ki Pazar sabahı Amerika’da yaşan arkadaşlarımızın uzun süre sonra ziyaret için Türkiye’ye gelip brunch organizasyonu yapmaları hepimizin havasını bir ölçüde değiştirdi. Kayra ve Gülseren’in dünya tatlısı oğlu Alperen, peri kızı Sude’siyle harika bir Pazar sabahı geçirdik. Yaşları 12 günle-3 yaş arasında değişen onlarca çocuk ve bebekle Lâl de sosyalleşme bayramı yaşadı. Çimlerin üstünde koşturdular, oyuncak kapların içinde yemek yapıp birbirlerine ikram ettiler, balonlarla oynadılar, oyuncaklarını değiş-tokuş yapmayı öğrendiler vs vs. Buraya kadar her şey iyiyken telefonumun çalmasıyla küçük bir kriz yaşadım.Arayan yardımcımız Gül’dü. “Özür dilirem sizden, bir şey konuşmak istirem” derken konuşmanın nereye varacağını çoktan anlamış, aklımda cevapları hazırlamaya başlamıştım bile. Dinliyorum Gül dedim. Tekrar etti, “özür dilirem, ben Lâl’i çok sevirem, ben iş görüşü yaptı, ayda bin dolır veriyirler bana. Ben bu akşam gelip evden eşyalarımı toplamak istirem, yarın yeni işime başlırem” falan derken içimde uyumakta olan canavarı dürtüklemiş bulundu. Başladım höykürmeye tabii. Kendime hakim olabilmem ne mümkün? Elbette iş bulduysan gidersin, gidene kal demeyiz ama yarın işe falan başlayamazsın, ben yeni birini bulana kadar hiç biryerde başlayamazsın falan diye bağırırken sinirle telefonu kapattım suratına. Hakim olamadım kendime. Bunca zaman çocuğunu emanet et, evini aç, gak dediği önünde, guk dediği emrinde bir çalışma ortamı ver, karşılığına bak. Ben bu akşam eşya toplayıp gidiremmiş? Neyse biraz sakinleşince karar verdim ki zaten o akşam gitmesi en iyisi, neticede canımı emanet ediyorum ona. Nasıl tutarım ki zorla çözüm bulana kadar. Lâl bu haftayı anneannesiyle geçirecek. Akşama da bir kaç kişiyle görüşeceğim. Herşeyin üstesinden geleceğiz elbet.

Dün akşam Lâl’i uyuttuktan sonra terasta bir bardak çay eşliğinde geçtiğimiz günlerin değerlendirmesini yapıp, bir taraftan da Gül’ün gamsızlığına kafa yorarken bağrış çağırış TV’den gelen sesleri duyunca içeri geçtim. O korkunç patlama sahnesi... can pazarı... çok etkilendim, sabaha kadar uyuyamadım. Kafamın içini karıncalar istila etmiş gibiydi, vızır vızır vızır....
Gün ağarıyordu saatime baktım, uyanmama zaten 1 saatten az kalmış. Sabah nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ofise geliyorum, ilk iş gazeteyi açmak. Korkunç haber başlıkları: Ondan geriye bu fotoğraf kaldı(3 yaşında bir kız çocuğu), ölüm onu balkonda yakaladı, yaralı bir annenin sedye üstünde kızını kaybetmemek için can havliyle sımsıkı evladına sarılması... Sabahtan beri inceden inceye ağlıyorum ofiste. Sabahtan beri şükrediyorum. Sanki bizim başımıza gelmedi de onların başına geldi allahım sana müteşekkirim der gibi hissettiriyor şükretmek bile. Dualarımı, şükürlerimi bile sindiremiyorum içime. Daha fazla da yazamıyorum...

4 yorum:

Zeynep 29 Temmuz 2008 16:40  

3 yaşında bir kız çocuğu... Bugün defnediliyor ve bugün doğum günüymüş :'(

ilkay 3 Ağustos 2008 17:36  

Bakıcı konusunda yaşadıklarını çok iyi anlıyorum. Bizim bakıcımız Fatma bizi terketmedi ama gönlünü herrr daim hoş tutmasaydık çoktaan giderdi tabi. Ben işten istifa edince kendisine gitmesini rica ettim. 2 gün önce memleketine yolcu ettik onu. Yakında bloga da yazacağım, inşallah Lal'e gönülden bakabilecek, vicdanlı birini bulursunuz, çok zor iş bilirim...

gökşen 4 Ağustos 2008 11:22  

ilkay teşekkür ederim. hala birini bulamadık maalesef, biraz titizleniyoruz artık. öyle ıncık cıncık soruyorum ki adayların gözü korkuyor, onlar istemiyor bizimle çalışmak :)

udwxmxi 5 Ekim 2008 01:54  

, [url=http://aiwumkdalohw.com/]aiwumkdalohw[/url], [link=http://kzazkhltojyq.com/]kzazkhltojyq[/link], http://gunixlyhzhrz.com/

Yorum Gönder