Cuma-ertesi

29 Mayıs 2010

Bugün bizim bücür babasıyla işe gitti.

Dün akşam toca kişisinin cılız bir sesle dilinden dökülen istersen yarın Lâl’i işe götüreyim teklifine henüz cümlesini bitirmeden Evet tabii, süper olur cevabını verirken maksadım tembelik yapmak değildi elbet.

Lâl’in çekmeceleri düzenlenecek, kullanmadığı binsekizyüz çeşit tokası kategorilerine ayrılacak, kışa girerken numune olarak botların arasında bıraktığım yazlık ayakkabımın yanına diğerleri transfer edilecek, değiştirmem gereken bir hediye için çarşı-Pazar yapılacak, bu yaz için seyahat alternatifleri ve maliyetleri toca kişisine tablo halinde sunulacak ve en fazla vakit alan etkinlik; kuaföre gidilip tekrar sarışın olunacak.

Peki ben ne yapıyorum?

Saat 12:50 itibariyle hala pijamalarımla oturuyorum. Sağ yanımda tv kumandası, sol yanımda geçen ayın dergileri, kucağımda laptop ve elimde kahve fincanımla cambazlık yapıyorum. Uzun yıllar sonra yurt dışından memleketine dönen gurbetçiler gibi evin her bir odasına giriyor, şaşkın bakınıyorum.

İşleri planlamanın kendimi planlamadan daha kolay bir iş olduğuna kanaat getirdim bugün. Öyle ya işte olsam bu saate kadar dünyanın işini hallederdim.

Nicedir unuttuğum Cuma-ertesi miskinliğimi akışına bırakacağım bugün. Hele bir de akşama baba-kız beni yemeğe çıkarsalar, şöyle bahçeli ılık esen bir yere, tadından yenmez olurdu. Bakalım akşam ola hayrola.

1 yorum:

Sanem 31 Mayıs 2010 18:01  

Ben evdeyken anlıyorum ki kendine ayırdığın zaman en kıymetli zaman oluyor. Miskin miskin otursan da elinde tv kumandasıyla, yataktan hiç çıkmasan da kendinlesin işte.. Çok az kaldı oğluma ve kendime ayırabildiğim! zamanlarım.

Yorum Gönder